
Trabzon'dan İstanbul'a dönerken, pazar sabahı, gökyüzünde bulut yoktu, İstanbul'daysa karanlık bir yağmur vardı. Tıpkı kalbim gibiydi gökyüzü, İstanbul'da kapkaraydı, Trabzon'da mavi kaldı...
Okurlarım bileceklerdir: Ne zaman Trabzon'a gitsem, oradan hep büyük bahtiyarlıklarla donanmış olarak dönerim. Yaşlanınca insanın daha çok mu sevilmeye gereksinimi oluyor;- sanırım, öyle! Yaşlılığın biraz da çocuklaşmak anlamına gelmesi bundan dolayı mı? Belki de!
Orada, Trabzon'da, benim sevgili dostlarım var: Ercan Yılmaz, Yaşar Bedri! İkisi de şair. Ercan, Yomra (Trabzon'un ilçesi) Fen Lisesi'nde Edebiyat öğretmeni. Yaşar Bedri ise, onun, şairliği dışında, birçok şapkası var: Ressam, fotoğraf sanatçısı, öykücü, meselci, nakkaş... Bu üç günlük yolculuğum sırasında hiç yalnız bırakmadılar. Dünyalara bedel üç gün...
Perşembe akşamı saat 19.00 sularında Trabzon Havaalanı'na iner inmez, apar topar, Hamamizade İhsan Bey Kültür Merkezi'ne götürdüler beni. Trabzon Atatürk Lisesi öğrencilerinin 'Hilmi Yavuz'un Şiirleri'nden oluşan bir Şiir Akşamı'na. Trabzon Atatürk Lisesi'nin değerli Müdürü, aziz dostum Ertuğrul Atalay'ın girişimiyle, edebiyat öğretmenleri Elif Bayındır ve Hayrünnisa Gülsevil'in düzenledikleri 'Şiir Akşamı'nda, öğrenciler tam 42 şiirimi okudular. Elbette iyi hazırlanmışlardı ama, okumalar bitince yaptığım teşekkür konuşmasında, kendi şiirlerimi en iyi kendimin okuduğunu söylemeyi de ihmal etmedim elbet!!!
Ertesi sabah, önce Trabzon Atatürk Lisesi'ne, aziz dostum Ertuğrul Atalay'a teşekküre gittik, öğretmenlerle tanıştık, özellikle de rehber öğretmen Dursun Korkmaz ve Edebiyat öğretmeni Kenan Kalaycıoğlu ile sohbet ettik. Kenan Hoca'da, benim lise yıllarımdaki edebiyat öğretmenlerini andıran bir şeyler buldum sanki;- o, donanımlı ve her şeyini öğrencileri için harcayan 'mefkureci' edebiyat öğretmenlerini...
Trabzon Atatürk Lisesi'nden ayrıldıktan sonra, sevgili dostum Kenan Sarıalioğlu'nu Numune Hastanesi'nde görmeye gittik. Kenan, zatülcenp olmuş, ama çok iyi göründü bana. O her zamanki şakacılığı ile, beni artık Trabzon'a davet etmeyeceklerini, çünkü insanın 'kendi memleketi'ne davet edilmesi diye bir şeyin söz konusu olamayacağını bildirdi;- bundan önceki gelişimde, beni Trabzon'un 'fahri hemşehrisi' ilan etmişti ya, onu hatırlattı...
Cuma günü öğleden sonra Yomra Fen Lisesi'nde bir konferansım vardı: 'Şiir ve Hayat'. Söylemesi bile fazla: Sevgili Ercan Yılmaz evladım, Okul Aile Birliği Başkanı Nilgün Balçık'ın katkılarıyla örgütlemişti bu konferansı. Orada, konferans öncesi Lise Müdürü Muhsin Çavuşoğlu, Müdür yardımcısı Hasan Beşer ve Din Kültürü öğretmeni Mustafa Aktürk'le görüşürken (ayraç içinde belirteyim: Mustafa Aktürk kardeşim, Trabzon gezimizde hep benimle birlikte idi), içeriye Prof. Nazan Bekiroğlu girdi. Meğer Nazan Hoca'nın kızı Nilbeste, Yomra Fen Lisesi'nde öğrenci değil miymiş! Yomra Kaymakamı Aydın Memük bey ile Yomra Milli Eğitim Müdürü İrfan Ertav'ın da katılmasıyla, sohbet daha da genişledi. Ben Türkiye'nin en önemli sorununun nüfus sorunu olduğunu önesürdüm; Nazan Hoca ise, eğitimde ısrar etti...
'Şiir ve Hayat' üzerine konuştuktan sonra şiirler okudum ve öğrencilerin sorularına cevap verdim. Hemen şunu belirtmeliyim: Ercan Yılmaz'ın öğrencileri Burcu Aker ve Esin Yüksek başta olmak üzere, çok canalıcı sorular sordular. Yetkin bir edebiyat öğretmeni, öğrencilerini nasıl eğitip yetiştirirmiş, bunu Ercan Yılmaz'ın öğrencilerinde gördüm açıkça. İyi şairler, iyi öğretmen de oluyorlar.
Konferansın sonunda bana Yomra Fen Lisesi adına Trabzon işi telkari bir kahve tepsisi ve Yomra Milli Eğirim Müdürlüğü adına da, yine telkari bir şekerdan armağan edildi, doğrusu mahcup oldum.
Bitmedi. Trabzon izlenimlerimi anlatmaya devam edeceğim.
Hilmi YAVUZ
Kaynak: Zaman / Arşiv
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder